19.11.2023
Gerçek her zaman ortadadır ancak insanlar bazen göremezler, bazen ise gerçekten daha üstün tuttukları bir amaç uğruna bilerek inkar ederler. "Mutluluk" bu amacın arkasını doldurmak için çok güzel bir destek, ve aslında "kılıf". Gerçeklikten uzaklaşan insanın gerçek olmayana, yani inkara kul olmaktan başka hiç bir işlevi kalmamış demektir. Zira inkarın gerçeklenmesi ancak daha büyük inkarlarla mümkündür -ki bu aşılamaz hedef, içinde yaşanan mağaranın ışığın tersi yönde ve "gerçek" karanlığa ulaşıncaya dek kazılması gibi bir sorumluluğu edinmeyi zorunlu kılar. İşin korkunç yanı bu öyle bir hedeftir ki, bunu kişinin kendi iç yolculuğu gibi nitelemek ancak bu inkarı sahiplenenlerin başvurduğu bir hile, bir rol olabilir. Oysa aksine, mağarayı sonsuza dek derinleştirmeyi tek amaç kılan bu illet, elbette tüm toplumu da bu amaca bilerek veya bilmeyerek hizmet etmeye ikna etmek gibi bir misyonu da hakiki kullarına vazife kılmıştır.
Mutluluğu güzel bir kılıf olarak tanımlamıştık. Elbette yayılması istenen böyle büyük bir hile için tek ve kimileri için fazla kavramsal kalacak bir kılıf yeterli gelmez. Toplumları ikna edebilmek için mutluluğun üstüne çeşit çeşit kılıflar yerleştirmek mümkündür: kariyer, evlatlar, para, aşk ve haz bunlardan bazılarıdır. Bunlar kimi zaman tek kılıf, kimi zaman da iç içe giydirilmiş kılıflar şeklinde insanın karışısına çıkabilirler. İnsan bu kılıflardan birine inanıp görev üzerine yaşamaya başlarsa ala, onun için daha fazla düşünmeye gerek yoktur. Sahne hazır, oyuncular yerlerinde, ve motor: Oyun başlar ve devam eder. Ancak bazıları oyunun farkındadır ve kılıfları indirmek için mücadele ederler, hatta mağaranın içine ışık sokmaya cüret ederler. İşte o zaman her kılıfın inananları kılıflarının etrafında pervane olurlar ve bilerek veya bilmeyerek en iyi oyunlarını oynamaya çalışırlar. Bilmeyenler bunu kendi inançlarını ve bu inanç üzere kat ettikleri mesafeyi kaybetmemek uğruna yaparlar. Bilenler ise yönetmen konumundadırlar, bilmeyenlere oynattıkları bu oyunun selametini kimi zaman tatlı dille, kimi zaman rüşvetle, kimi zaman da zorbalıkla korumaya çalışırlar. Farkında olanların pek çoğu bu zorlu savaşı verecek takati bulamazlar. Kimi gerçekten ikna olarak saf değiştirir, kimi mücadele edebilmek ve güç toplayabilmek için ikna olmuş gibi yapar ve rolünü bulup oynamaya başlar, kimi ise bu uğurda can verir. Şüphesiz bu dünyanın tek ve en zor savaşıdır, yani anlamıdır.
Yönetmen bu anlatısında görsel ve işitsel unsurların tümünü başarılı şekilde kullanarak bunun olması gerektiği gibi, bir "film" görünümü kazanması için elinden geleni yapmış ve çok da başarılı olmuştur. Alt perdede işlediği hikaye ilaç endüstrisine, modern dünyaya, ve hatta kapitalizme sert eleştiriler gibi görünse de; en alttaki kılıfa erişmek için çaba sarfedenler, filmin sonunda hayatta kalmayı başarabilen tüm insanların "mutluluğa" erişmiş olması tercihinden de anlaşılacağı üzere bu eserin adeta bir göz dağı ve kötülüğe saygı anıtı olduğunu hissedeceklerdir. Elbette bu anıtın önünde eğilmemekle birlikte, yönetmenin yüksek çabasını ve matruşka misali kurgulayıp gerilimlerle ördüğü beyhude hayal perdesini emek ve liyakat bağlamında takdir etmemek haksızlık olacaktır. Ama kim bilir, belki benim aklımda büyüttüğüm yönetmen de sadece farkında olmayan bir oyuncudan ibarettir...
Görüyorum; ve artırıyorum!